Balkondaki Menekşeden Çıkarımla

Bir çiçeğin bedenine dokundum bugün,ona da yaprak deniyor sanırım ama bence yaprak şu su damlasını da andırabilen ve yeşil olan,her neyse...Hem pürüssüzdü hem de yumuşacık,işaret ve baş parmağım arasında biraz okşadım,onun da bir canı olduğunu ve bunu yapmamdan hoşlanıyor olabileceğini düşündüm,lakin ardından elimi çekip parmak uçlarıma baktım ve birbirine sürttüm parmak izi denen şeyin varlığından ötürü falan olsa gerek pürüzlüydü,daha sonra çiçeğin ben onu okşarken benim ona oranla dev bir de pürüzlü parmaklarım onun o ince bedenini sardığında nasıl hissetmiş olabileceğini kafamda canlandırmaya çalıştım,benim hissettiğim gibi tatlı bir his değildi;güzel bir menekşeyle baş başa oturan Erol Taş görünümünün aksine ince,pamuk kalpli bir adamdım adeta,o an her şeyi anladım...

Güzel ve çirkin,prensesle köle gibi aptal klişeler o kadar da boştan değilmiş meğer,bir taraf güzelken öteki ona yetişemeyebiliyormuş ve de güzel olan diğerini o haliyle kabul edemiyorsa -ki bu doğal bir şeymiş- bunun adına imkansız deniliyormuş...
Şu kısa sayılabilecek hayatım boyunca sevdiğim,etkilendiğim,bir şeyler hissettiğim yahut yalnız aklımdan geçirmekle yetindiğim her bir kadın birer çiçekmiş ve bu deyim de yoktan yere söylenmemiş meğerse,iyi bir kadının size hissettirebileceği hislerin birkaçının,onların yerini asla tutamayacak örnekleri çiçek yapraklarında saklıymış...Ben mi,ben hep o dokunma duyusu ve hassasiyeti ful olsa dahi pürüzlü kalmış parmaklardan herhangi biriyim işte;herkes kadar ben de bir bebektim zamanında,ancak ne bir bebeğin pürüssüzlüğünden eser kaldı herhangi uzvumda,ne bi'neşesinden,ne de umudundan...

Zaten sabah beri girizgahını yapıp da giremediğim konu bu,bebekken dahi o kadar sevimli,sevecen,insanın içerisinde çiçekler açtıran biri değildim kanımca;sanırım sorun da bu,birisine aşık olurken onda bulduğumu ona sunamama çaresizliği,fiziksel özellik diyin,mizaç diyin ama ben muhtemelen "Gülüşüne aşık olduğum adam" benzeri bir cümlenin konusu olamayacağım asla...
Benim alacalı cümlelerim,fikirlerim,hayallerim,sevgim,sadakatim,tutkum,inancım,umudum,bekleyişim,duygularım ve hatta bence kimsenin bilmediği ve ummayacağı denli çok olan bunları gerçekleştirebilecek olma potansiyelim de bi'yere dekmiş işte n'aparsın;kuvvetle muhtemel insanlar bu gibi şeylerle yetinmezmiş,lakin ben razıymışım,bundan yola çıkılıncaysa ben en azından bu cağın insanı değilmişim belki kim bilir...

Bu gece umutsuz konuşma gecesi falan değil yanlış algılanmasın,yalnızca belki de ilk defa bugün kendi hür irademle,beklenmedik bir istek göstererek bu güne değin anlamlandıramamış olduğum "balkona çıkma" eylemini yaptım,onda da bir kenarda öylece etkisiz eleman vasfıyla bulunan mor bir çiçek beni bu düşüncelere soktu.Evet,sıkıntı kesin olarak bende...
Peki son kez;tuğla gibi,kısmen çirkin,çoğu zaman da ürkütücü görünen bu adamın içindeki o herkeslerden başka kalbi görecek ve herhangi bir şeylere aldırış etmeksizin sevecek birini bulmak,o adamı balkona çıkarmaktan daha mı zor?değilse dahi halen değer mi beklemeye;nihayetinde çiçek değiliz belki ama,ya bu gönül de kurursa?...


0 Yorum:

Yorum Gönder